İnsanlar iş yerlerinde ruh sağlıkları hakkında konuşmaktan çekinseler de bunun konuşulması gerektiğine inanırlar. Birçok kişi işte stresli hissettiğini kabul etse bile , ruhsal sağlıkları hakkında konuşmaktan kaçınırlar. Bunun sebepleri kişiden kişiye değişkenlik gösterebilir. Ancak yine de ortak bir payda belki de ruhsal sağlık hakkında konuşmanın bile tabu olarak kaldığı bir kültür yarattığımızdan kaynaklıdır. Ruh sağlığı söz konusu olduğunda çok fazla insan saklanmaya devam ediyor. Fakat ruh sağlığı sorunları tüm çalışanları etkiler.
Aarons – Mele’nin de belirttiği gibi, ” Ruh sağlığı hiçbir zaman bireysel bir problem değildir. Depresyon ve kaygı yükü bir iş yerinin tüm üyeleri tarafından paylaşılır ve bu bir kısır döngüdür.”
Olumsuz bir çalışma ortamı fiziksel ve zihinsel sağlık sorunlarına, maddelerin veya alkolün zararlı kullanımına , devamsızlığa ve verim kaybına neden olabilir. Sonunda açığa çıkarılmayan depresyon, anksiyete (kaygı), sosyal kaygı vb gibi sorunlarla kişi tek başına mücadele etmek zorunda kalabilir. Çünkü iş yerinde damgalanma korkusu kişiye eşlik edebilir. Damgalama ve ayrımcılık korkusu insanların hayat kalitelerini olumsuz yönde etkileyen iki önemli kavramdır. Ruh sağlığı sorunları yaşayan insanların, sadece belirli alanlarda değil bir bütün olarak tüm yaşam alanlarında karşılaştıkları bir sorun olan damgalama ve ayrımcılığın en fazla hissedildiği yerlerden biri iş yerleridir. Kişilerin biyolojik ve toplumsal anlamda kendilerini yeniden üretebilmeleri için ihtiyaç duydukları gelirin en önemli kaynaklarından biri olan ücretli çalışmanın, damgalama ve ayrımcılık yoluyla engellenmesi, kişilerin ruh sağlıkları üzerinde de olumsuz etkiler yaratabilir.
İş Yaşamı İçerisinde Sosyal Kaygı Bozukluğu
Sosyal kaygı tamamen sosyal standartlar ve rol beklentileri ile ilgilidir. Sosyal kaygıya sahip çoğu kişi korkusunun yersiz olduğunu bile bile bunun üstesinden gelemez. Sosyal durumlar ve diğerlerinin negatif fikirleri hakkında yanlış inançlara sahiptirler. Tedavi edilmeyen sosyal kaygı kişinin sosyal aktiviteleri, ilişkileri ve iş hayatı da olmak üzere günlük rutinini bozabilir. Topluluk önünde konuşmak gibi belirli durumlardan korkarlar. Fakat çoğunlukla tek korkuları yoktur, birçok sosyal durumdan rahatsız olurlar. Özellikle çalışma ortamı, kaygı kaynaklı stresle dolu bir yer ise yada stresi, iş sürecinin normal ve doğal bir parçası olarak algılamayışı kaygı bozukluğunu tetikler. Bu kaygı ise ancak çalışma arkadaşları arasında meydana gelen sosyal etkileşim ile azaltılabilir. Sosyal kaygı bozukluğuna sahip insanlar, iş yerinde etkili bir şekilde iletişim kuramama, iş dünyası sosyal etkinliklerine katılma korkusu, iş arkadaşlarıyla ilişki kurma sorunları, öz güven eksikliği ve toplantılarda konuşma zorluğu gibi belirli sorunlarla karşılaşabilirler.
İş Yerinde İyileştirici Faktörler
Literatüre göre yöneticilerimiz, iş arkadaşlarımız ve meslektaşlarımızla olan ilişkilerimizin iş yerinin normal ve doğal bir parçası olarak ortaya çıkan stres ve kaygıyı en aza indirmeye yardımcı olabileceği öne sürülüyor. Ancak, sosyal kaygı ile mücadele eden birileri için, bu süreç üstesinden gelinebilir ve stresi hafifletmeye yardımcı olan normal sosyalleşme, yalnızca onu arttırmaya yarar. Bunun nasıl birleştiğini düşünün: sosyal kaygılardan biri etkilendiğinde, iş yerinde ilişkilerle birlikte gelen aracı faktörler size karşı gelir.
Araştırmalar gösteriyor ki iş stresi, kaygı, iş-yaşam dengesizliği gibi sorunlar, sosyal maliyetlere, motivasyon ve üretim kaybına da yol açmaktadır. Süreklilik gösteren iş kaynaklı stres fiziksel sağlığı da olumsuz etkilemektedir. İşteki sorumluluklarla aşırı meşgul olmak sıklıkla sağlıksız beslenmeye, yetersiz egzersiz yapmaya yol açarak kilo sorunları, uyku problemleri gibi sorunlara da sebep olabilmektedir.
Yeterince Başarılı Biri Miyim?
” Yeterince iyi bir iş yapıyor muyum, Başarılı bir çalışan mıyım? ” Bu ve buna benzer sorular, iddialı belki de hırslı insanların öne geçmek istediği organizasyonlarda daha yaygındır. Fakat geri bildirim nadiren verilir ve çalışanlar yeterli performans gösterip göstermediklerini kesin olarak öğrenemez. Buna rağmen ne kadar geri bildirim aldıklarına bakılmaksızın, her zaman daha fazla istekli olacak birçok çalışanın da olması kaygı sorunlarını tetikleyebilir. Bu yüzden her biri kendi düşünceleri ve hisleri ile birlikte birçok farklı stresör ve/veya endişe türü barındırır.
Bu farklı endişe ve stres türlerinin çoğu iş yerinde her günün her saatinin her dakikası farklı şekillerde ortaya çıkar. Bunlar kaçınılmaz bir yaşam biçimidir ve dolayısıyla iş yerinde ruh sağlığı sorunları da kaçınılmazdır.
Aslında sorun endişe duyup duymamak ya da farklı stresörler değil, onu nasıl deneyimleyeceğinizle ilgilidir. Endişelerimizi etkin bir şekilde yönetebiliriz, ne olduklarını görerek ve enerjilerimizi bizim için pozitif sonuçlara odaklamak için kullanabiliriz.
Peki Ne Yapmalı?
İşverenler, ruhsal sağlığın aynı zamanda iş yerinde güvenlik ve sağlık sorunu olduğunu kabul edilebilir bulup, bunu bir iş kültürü haline getirebilir. Tabu bozulduktan sonra işverenler ekiplerinin, stres ve kaygıyı azaltmasına yardımcı olmak için adımlar atabilir. İş yerinde ruh sağlığı hakkında konuşmak ve işverenlerin de proaktif problem çözme sürecine dahil olması bu adımların başında gelmektedir.
İş yaşamın da depresyon, sosyal kaygı gibi sorunlar ve onun üretime etkileri konusunda farkındalığın arttırılması ve ruhsal hastalıklarla ilgili damgalamanın önlenmesi önemlidir. Bu sayede hastalık belirtileri erken dönemde fark edilip tedavisi desteklenebilmektedir.