Modern çağa en sık getirilen eleştirilerden biri, internetin bizi sosyalleştirirken yalnızlaştırdığı üzerinedir. Artık neredeyse hepimizin bir akıllı telefonu var ve o telefonların içinde yüzlerce arkadaş, milyonlarca ‘potansiyel’ arkadaş taşıyoruz.
Bir tweet attığımızda bir anlamda boşluğa haykırıyoruz ve sesimizi duyan birileri olursa bizi mention’layarak, “RT”leyerek ya da kalpleyerek yanıtlamış oluyorlar.
Belki de bu sayede bir an yalnız olmadığımızı hissediyoruz. Oysa kafamızı ekrandan kaldırdığımızda çoğu zaman tek başımızayız. Ve pek çoğumuz artık gerçek anlamda yalnız kalmayı, yani kimseyle gerçek veya sanal bir etkileşim kurmadan durmayı, beceremiyoruz. Birileriyle mesajlaşmadan, başkaları ne yapıyormuş diye bakmadan, bir başımıza vakit geçirmek her geçen gün zorlaşıyor.
Bunu dolmuş sırasında, garsona sipariş vermeyi beklerken, trafikteyken ve hatta yürürken herkesin çok önemli bir işi varmış gibi telefonuna yapışmasından anlayabiliriz. 5 dakikalık bekleme süresi kadar bir ‘yalnızlığa’ bile tahammülümüz kalmamış durumda. Hemen kendimizi oyalayacak bir şeylerin arayışına giriyoruz.
Peki Bu Durumu Tersine Çevirmek Mümkün Mü?
Çok değil, 20 sene önce cep telefonlarının bile hayatımızda olmadığını düşünürsek, evet, bu huyumuz görece yeni ve bundan kurtulabiliriz. En azından, deneyebiliriz.
Bu zorlu yolculuğa çıkmaya niyetli olanlar için işte birkaç öneri;
Teknoloji Bağımlılığı Nasıl Bırakılır?
Dijital Detoks!
Dijital detoks, akıllı telefonlarınızı, tabletlerinizi ve bilgisayarlarınızı tercihen en az 24 saat olmak üzere belirli bir süreliğine kapatmayı gerektiren, yeni bir tabir.
Bu cihazların yaşamımızda ne kadar yer kapladığını görmek, onlarsız nasıl hissettiğimizi fark etmek ve yaşamımızı bu gözle yeniden değerlendirmek için dijital detoksu en az bir defa denemekte fayda var.
Günlük Hayatınızda Uzaklaşın!
Sonrasında arzu ederseniz bunu bir rutin haline getirebilir, haftanın belli günlerini veya akşamlarını dijital dünyadan uzak geçirmeyi bir prensip olarak yerleştirebilirsiniz. Candy Crush hayatınıza girmeden önce otobüste nasıl vakit geçiriyordunuz? Kitap mı okuyordunuz? Yol kenarından geçen insanlarla ilgili aklınızda hikayeler mi uyduruyordunuz
Uyukluyor muydunuz? Yoksa ertesi gün için plan mı yapıyordunuz?
Gördüğünüz gibi bu tür yalnızlık durumlarında telefona sarılmadan önce yapabileceğiniz pek çok şey var. Bunu ilk başta 5-10 dakikalık küçük egzersizler halinde de deneyebilirsiniz. Zihninize güvenirseniz, emin olun sıkıntıdan patlamanıza izin vermeyecektir.
Tek Kişilik Hobiler Edinin!
Bulmaca çözmek, bir müzik aleti çalmak, maket yapmak ve hatta sinemaya gitmek… Tek başınıza keyifle yapabileceğiniz pek çok hobi var.
Bu tür faaliyetleri yaşamınızda bir rutin haline getirirseniz hem hayatınız renklenir, hem yeni beceriler kazandıkça özgüveniniz yükselir, hem de kendi kendinize aslında çok iyi vakit geçirebileceğinizi keşfedersiniz.
Olumsuz Duygularınızla Barışın!
Son ama belki en önemli öneri de bu. Yalnız kalamamamızın en büyük nedeni, içimizde hemen baş gösteren huzursuzluğa tahammül edemememiz. Oysa olumsuz duygular da insan olmanın bir parçası; her zaman iyi hissetmek zorunda değiliz.
Telefonunuzu yanınıza almadan çıktığınız yarım saatlik bir yürüyüşte anılarınız aklınıza gelebilir, hüzünlenebilirsiniz, veya gün içinde yaşadığınız bir olayı hatırlayıp öfkelenebilirsiniz. Bırakın bu duygular açığa çıksınlar. Gerekirse gözleriniz dolsun, hatta ağlayın. Onlara tahammül etmeyi, sabır göstermeyi öğrenin. Kendinize kötü hissetme izni verin. Bu yanınızı dijital dünyayla ört bas etmeye çalışmaktansa, onunla barışın.
Yalnızlığımızla barışmak başta da belirttiğim gibi zorlu bir yolculuk ama eğer ısrarcı davranırsanız hayat kalitenizin ne kadar yükseldiğini, genel anlamda kendinizi çok daha güçlü hissettiğinizi mutlaka fark edeceksiniz.
Öte yandan, şunu da belirtmekte fayda var: Bazen yalnız kalamayışımız, kendimizi işle, dijital dünya ile veya başka uğraşlarla aşırı derecede meşgul etme ihtiyacımız, altta yatan ciddi bir ruh sağlığı sorununu maskelemeye yönelik bir çaba olabilir.
Eğer bu önerileri uygulamak gözünüze tamamen imkansız görünüyorsa, yalnız kaldığınızda kendinizi hiç geçmeyecek gibi görünen boğucu bir bunaltının içine düşmüş gibi hissediyorsanız, olan biteni daha iyi anlamak için bir ruh sağlığı uzmanından yardım almayı düşünebilirsiniz.
Elif Okan Gezmiş – Uzman Klinik Psikolog